Tescil tarihe düşülen not mu, ekonomik bir silah mı?

TAKİP ET

Avukat Ahmet Çağrı Karaca, Coğrafi işaret tescilinin, bir "bitiş çizgisi" değil, ekonomik kalkınma yarışının başlangıç tabancası olduğunu belirtti.

Avukat Ahmet Çağrı Karaca, Coğrafi işaret tescilinin, bir bitiş çizgisi değil, ekonomik kalkınma yarışının başlangıç tabancası olduğunu belirtti. Cağ Kebabının, küresel ölçekte gastronomi dünyasının en saygın otoritelerinden biri kabul edilen Taste Atlas tarafından yapılan değerlendirmelerde, dünyanın en iyi 10 lezzeti arasında gösterildiğini ifade eden Marka vekili Av. Ahmet Çağrı Karaca, Yani ürün, kendi rüştünü uluslararası arenada çoktan ispatlamış, hali hazırda küresel bir marka değeri oluşturmuştur. Erzurum, Cağ Kebabı tescil aşamasını başarıyla tamamlamıştır. Şimdi yapılması gereken, Sınai Mülkiyet Kanunu'nun sağladığı denetim mekanizmalarını, tıpkı Fransızların ve Japonların yaptığı gibi katı ve tavizsiz bir şekilde işletmektir dedi. Tescil; Tarihe düşülen not mu, ekonomik bir silah mı? Kamuoyunda sıkça duyduğumuz, milli duygularımızı da tetikleyen o meşhur haberleri anımsatan Karaca, Yunanistan baklavaya sahip çıktı, Cacık aslında Yunanlılarınmış, Döneri tescil ettiriyorlar... Bu haberler çıktığında hepimizde haklı bir refleks oluşur. Ancak hukukçu gözüyle bakıldığında, burada bahsedilen sahiplenme aslında teknik bir terim olan Coğrafi İşaret Tescili sürecidir. Bu süreç sadece kültürel bir kurtarma operasyonunun ötesine geçerek, Erzurum özelinde başarılmış bir hukuki sürecin, nasıl devasa bir ekonomik modele dönüşebileceğini, dünya örnekleri ve hukuki dayanaklarıyla açıklamaktır. Çünkü sadece tescil belgesini duvara asmak, o ürünün ekonomik potansiyelini kullanmaya yetmez. Coğrafi işaretler, bir ürünün belirli bir coğrafi bölgeyle özdeşleştiğini belgeleyen, hem ulusal (Türk Patent ve Marka Kurumu) hem de uluslararası (AB Komisyonu, WIPO) nezdinde korunan sınai mülkiyet haklarıdır. Erzurum'daki yerel otoritelerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuda hakkını teslim etmek gerekir. Erzurum, bu sahiplenme riskini çok önceden fark edip, Cağ Kebabı başta olmak üzere birçok yerel değerini yıllar öncesinden tescil ettirerek koruma altına almıştır. Yani hukuki ilk adım başarıyla atılmıştır diye konuştu. Standartlar sağlanmalı Bu tescil sadece Bizimdir demek için mi alındı, yoksa bölgeye para kazandırmak için mi? diyen Avukat Ahmet Çağrı Karaca, Denetim Hakkı ve Hukuki Zorlayıcılık Coğrafi işaret tescili, başvuru sahibi kuruma (Belediyeler, Ticaret Odaları vb.) çok güçlü bir Denetim Hakkı verir. Bu hak, hukukun o kuruma tanıdığı bir kalite ve köken bekçiliği görevidir. Hukuken tescil belgesinde yer alan üretim metotlarına uymayan, o coğrafyanın havasını, suyunu veya hammaddesini kullanmayan (eğer tescil türü bunu gerektiriyorsa) hiç kimse o ürünün adını ticari olarak kullanamaz. Bu durum, satıcıyı o coğrafi bölgeyle ticari ilişki kurmaya kibarca ama kesin bir dille mecbur bırakır. Yani; eğer siz gerçek bir Erzurum Cağ Kebabı satacaksanız, o etin tedariğinden işlenmesine kadar Erzurum ekonomisine dokunmak, o standartları sağlamak zorundasınız. Aksi takdirde, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri devreye girer ve haksız kullanımın önüne geçilir şeklinde konuştu. Dünyadan iki dev örnek: Kobe ve Rokfor Bu mekanizmanın doğru işletildiğinde nasıl bir refah oluşturuduğunu anlamak için Japonya'ya ve Fransa'dan örnekler veren Avukat Ahmet Çağrı Karaca, Bunlardan ilki; Kobe Bifteği ve Wagyu Gerçeği: Dünyada et restoranlarının en pahalı kalemi olan Kobe Bifteğini ele alalım. Aslında Kobe, Wagyu (Japon Sığırı) sığırının bir alt türüdür. Genetik ve lezzet profili olarak diğer kaliteli Wagyu türlerinden (örneğin Matsusaka) biyolojik olarak uçurumlar kadar farkı yoktur. Ancak Kobe bifteğinin fiyatı, diğerlerinden katbekat fazladır. Bunun sebebi, Kobe Beef Marketing & Distribution Promotion Association tarafından yürütülen inanılmaz sıkı coğrafi işaret denetimidir. Hyogo eyaletinde doğmamış, orada kesilmemiş ve belirli kalite standartlarını (BMS skoru vb.) geçmemiş hiçbir ete, dünyanın neresinde olursa olsun Kobe diyemezsiniz. Bu sıkı hukuksal koruma, Hyogo bölgesindeki üreticinin sıradan bir sığır yetiştiricisinden 10 kat daha fazla kazanmasını sağlar. İkinci örnek ise Rokfor Peyniri (Roquefort): Fransa'nın Peynirlerin Kralı olarak adlandırdığı Rokfor için sınırlar o kadar keskin çizilmiştir ki, sütün elde edildiği koyun ırkından (Lacaune), peynirin olgunlaştırılacağı mağaralara kadar her şey kanunla belirlenmiştir. Peyniri Fransa'nın başka bir yerinde, birebir aynı teknikle yapsanız bile üzerine Rokfor yazamazsınız. Bu hukuki bariyer, tüketicide Gerçek Rokfor sadece oradan gelir algısını perçinlemiş ve o küçücük kasabanın kişi başına düşen gayrisafi hasılasını inanılmaz seviyelere çıkarmıştır. Bölgeye ticari bir faydanız dokunmadan, o ismi kullanmanız imkansızdır dedi. Bitiş çizgisi değil, başlangıç tabancası Gelinen noktada Coğrafi işaret tescilinin bir bitiş çizgisi değil, ekonomik kalkınma yarışının başlangıç tabancası olduğunu kaydeden Avukat Ahmet Çağrı Karaca, daha sonra şunları kaydetti; Nitekim elimizdeki bu cevherin kıymeti artık sınırlarımızı da aşmıştır. Cağ Kebabı, küresel ölçekte gastronomi dünyasının en saygın otoritelerinden biri kabul edilen Taste Atlas tarafından yapılan değerlendirmelerde, dünyanın en iyi 10 lezzeti arasında gösterilmiştir. Yani ürün, kendi rüştünü uluslararası arenada çoktan ispatlamış, halihazırda küresel bir marka değeri oluşturmuştur. Şehirimizin Erzurum Kadayıf Dolması, Erzurum Küflü Civil Peyniri, Oltu Taşı, Erzurum Ehram Dokuma Kumaşı, Erzurum Su Böreği gibi otuza yakın coğrafi işaret tescilli ürünü bulunmaktadır. Erzurum, Cağ Kebabı ve diğer ürünleriyle tescil aşamasını başarıyla tamamlamıştır. Şimdi yapılması gereken, Sınai Mülkiyet Kanunu'nun sağladığı denetim mekanizmalarını, tıpkı Fransızların ve Japonların yaptığı gibi katı ve tavizsiz bir şekilde işletmektir. Hukuk, bize sadece bir isim hakkı vermez; o ismin oluşturduğu katma değerin, o topraklarda yaşayan insanların cebine girmesini sağlayan bir sistem sunar. Eğer biz Yunan'dan kurtardığımız değerlerimizi, sıkı denetim ve markalaşma ile ekonomik bir değere dönüştürmezsek, maalesef sadece tarih kitaplarına Bu kebap bizimdi diye not düşmekle yetiniriz. Oysa hedefimiz, o kebabın bereketinin Erzurum çarşısında hissedilmesi olmalıdır.